Salvador Dali’nin Hayatı ve Eserleri

salvador dali'nin hayatı ve eserleri
salvador dali’nin hayatı ve eserleri

Kübizmin bir başka sanatçılarından biri de Salvador Dali’dir. Salvador Dali 6 yaşında aşçı olmak
istiyordu 7 sine geldiğinde aklını Napolyon’la bozmuştu. Napolyon gibi olmak istiyordu. Gitgide daha
hırslı oldu hırsı arttıkça kendine beğenmişliği de arttı.

Şimdi artık sadece Salvador Dali olmak
istiyordu. İlk resmini de bu erken yıllarda yapmıştı. 10 yaşında iken izlenimcileri, 14 yaşındayken
19.yy akademik ressamlarını keşfetti. 1927 yılında 24 yaşında geldiğinde artık Dali olmuştu.

Ona İspanyolca El Salvador “Kurtarıcı” adını takmışlardı. Çünkü Dali’ye göre resim sanatını “soyut
resim, akademik,gerçek üstücülük, dadıcılık ve bütün öteki karmaşacılıkların yarattığı ölüm
tehlikesinden –kurtarması alnında yazılıydı- Salvador Dali gerçekten de zamanın tüm moda akımları
çocuk oyuncağı gibi geliyordu. İzlenimciliği, noktacılığı, kübizmi, yeni kübizmi, gelecekçiliği
incelemiş, resimlerinde kimi zaman Picasso’ya kimi zaman Matisse’e şaşırtıcı bir ustalıkla
göndermelerde bulunarak onlara saygısını göstermişti.

Etkilendiği kaynakları saklama gereği
duymuyordu. Hevesi ise pek çabuk geçiyor, birkaç hafta sonra yeni arayışlara giriyordu.
Salvador Dali çalışmalarını Paris’te sürdürmek yolundaki isteğini Babasına benimsetmesi zor
olmamıştır.

1927 başlarında Halası ve kız kardeşiyle birlikte Paris’te bir hafta kaldı. Dali’ye göre bu
sürede üç önemli iş yaptı. Versaillesi Gevin müzesini gezdi ve Picasso ila tanıştı. Picasso’nun
çalışmalarını milimi milimine inceleyen kübist ressam Manuel Angeles Ortiz onu Picasso ile
tanıştırdı. Ortiz’i Lorca kanalıyla tanıyordu.
Bir sözünde “Picasso’nun atölyesine girer girmez derinden etkilendim sanki onları huzurundaymışım
gibi, saygı doluydum. Louru’e görmeden sizi görmeye geldim.” dedi. O da, “Doğru olanı yapmışsın..”
diye yanıtladı.

Salvador Dalí 11 Mayıs 1904 de Figueras’ın (İspanya’nın Kuzeyinde Pirienelere yakın bir kasaba) bir
köyünde doğdu. 6 yaşındayken menenjitten ölen erkek kardeşinden 3 sene sonra dünyaya gelmişti.
1973 de şöyle yazacaktı:
‘Doğar doğmaz tapınılan bir ölünün ayak izlerinden yürümeye başladım. Beni severken hala onu
seviyorlardı aslında. Belki de benden çok onu.. Babamın sevgisinin bu sınırları yaşamımın ilk
günlerinde itibaren çok büyük bir yara oldu benim için.’
Ona koydukları isim; ölmüş kardeşinin ismiyle aynıydı: Salvador. Ressam bu kardeşine ikiz kadar
benziyordu. Anne babasının yatak odasında Velazquez’in Çarmıhta İsa resmiyle birlikte asılı olan
kardeşinin resminin yaşayan bir aynasıydı. Böylece Salvador Dalí bir küçük despota dönüştü.
Ailesinin dikkatini çekmek için yaptığı histeri krizleri, teatral hareketler alışılagelmiş şeylerdi. Uzun
süre, onu fetheden kızkardeşi Ana Maria’nın doğumu bile onu düzeltmeye yetmedi. Aksine zaman
geçtikçe farklılığını ifade etme isteği daha dayanılmaz hale geliyordu.
Hasta çocuk; 10 yaşında yaptığı ilk self-portresinin ismiydi. Bir süre sonra ilk resim kursuna başladı.
Öğretmeni Juan Núñez iyi bir ressamdı; ondan karakalem çalışmayı öğrendi.

Daha sonra Catalan
(İspanyanın Kuzey doğusunda yaşayan Catalanca adında farklı bir dil konuşan insanlara verilen isim)
empresyonist ve realistlerini tanıdı. Daha sonra Kübizm ve Juan Gris’i keşfetti.
20’li yılların başında Madrid San Fernando Akademisine başladı. Ancak anarşist hareketleri
nedeniyle okuldan atıldı ve bir süre Girona’da tutuklu kaldı. (1923) Daha sonra tekrar okula kabul
edilse bile 1926 da tamamen atıldı. Bunu takip eden yıl Paris’te Picasso’yla tanıştı. 10 yıl sonra
Londra’da Stefan Zweig onu Sigmund Freud’a tanıttı. 1923 te Madrid’de Luis Buñuel ve García
Lorca ile tanıştı.
1934’te beş yıllık aktif bir işbirliğinden sonra artık eski sürrealist arkadaşlarından ayrılmış ve küçük
burjuvaya dönüşmekle suçlanır olmuştu. Çünkü politikadan kaçıyordu:‘Beni ne marksizm bir parça
bile ilgilendirmiyordu. Politika bir kansere benziyordu.’
Newyork’a yerleşti, ama arada sırada geri dönüyordu. Örneğin faşistler arkadaşı Garcia Lorca’yı
öldürdükten ya da Nazilerin istilasından sonra.

Mamafi, Kuzey Amerikalılar tarafından aranılan,
sevilen, iyi ücret ödenen biriydi.
1966’da Newyork modern sanatlar müzesinde 1966’de ona bir retrospektif adadılar. Beuborg’daki
bir diğer sergi için 1979’a kadar beklemesi gerekti. 3 sene sonra 1982 de Gala öldü. O zamandan
sonra neredeyse resim yapmayı bıraktı.

Dali , Gala’nın mezarının olduğu Pubol’e yerleşti ve son
eserlerini verdi.
Bütün akımları tanıyıp; olası bütün etkilerden geçtikten; tüm çılgınlığıyla o devasa eseri ‘Babil
Kulesi’ni oluşturduktan sonra; Salvador Dali sanatı boyunca uzayıp giden bir ipi farketti. Bu ip
görünmez bir şekilde daha Breton’la bile değilken gerçekleştirdiği ilk sürrealist eseriyle, gerçek
anlamdaki sürrealist eserlerini birbirine bağlıyordu.
Freud’un içten ve ve fanatik olarak tanımladığı, Dali’nin gözleri; hep büyüleyici bir dünyayı
keşfediyordu. Dali hiçbir zaman taptığı esin perisi Gala’dan ayrılmadı, eve kendine duyduğu
ihtiyaçtan daha fazla bir ihtiyaçla ona bağlıydı.
Pubol Şatosundaki yangından kurtulduktan sonra; 23 Şubat 1989 da Figueras hastanesinde, 84
yaşında öldü. Cesedi ilaçlandı; ve Figueras’daki müzesine hakim olan dev kubbenin altına gömüldü.

Salvador Dali’nin eserlerine ise buradan ulaşabilirsiniz.

Kaynak:http://www.on5yirmi5.com/pdf/35319-salvador-dalinin-hayati-ve-muhtesem-eserleri.pdf

Leave a Comment